22 Mart 2009 Pazar

Kasımpaşaspor 4-0 Çaykur Rizespor

Turkcell Super Lig'e karşı duyulan soğukluk neticesinde bugün rotayı Bank Asya 1. Lig'e çevirdim.. Arkadaş gazıyla, bugün oynanan Kasımpaşaspor-Rizespor maçında deplasman tribünündeydik.. Bu vesileyle Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nda da bir maç izlemiş olduk.. Öncelikle stadyumdan başlayayım.. Gayet hoş bir stadyum..Sahanın iki tarafı üstü kapalı tribünden, diğer iki tarafı ise evlerden oluşuyor.. Mahalle arasında güzel bir semt stadı.. Akustiği de kendi çapında yeterli.. Kasımpaşalılar bu konuda bayağı şanslı yani.. Tek eksi yanı tartan pist, biraz gereksiz kaçmış sanki..


Maçı kale arkasında, deplasman tribününde ve sinirli Rizespor taraftarı(dünyanın en eğlenceli insanı da bu oluyor sanırım) arasında izlediğim için teknik taktik analizine giremeyeceğim.. Lakin Yekta Kurtuluş'un üçüncü dakikada attığı gol harikaydı.. Golün bu kadar erken gelmesi Rizespor'u şok uğrattı ki daha sonrasında üç pası üst üste yapamadılar.. 20. dakikada sağ bek Engin Aktürk'ün sakatlanıp yerini Ufukhan Bayraktar'a bırakması ve bu oyuncunun da Sertan Eser karşısında dağılmasıyla Kasımpaşspor maçı kopardı.. Zira bu değişiklikten sonraki 10 dakika içinde Sertan muhteşem bir vole ile 2. golü attı, birbirinin kopyası da iki asist yaptı..


İkinci yarıda ise kontrollü bir oyun oynadı Kasımpaşaspor.. Teknik direktör Uğur Tütüneker, tekmelerden bunalan Sertan'ı da oyundan alınca maç iyice rölantiye bağlandı ve 4-0 bitti..

Maçın en ilginç görüntüsü ise devre arasında horon tepmeye başlayan Rizespor taraftarlarıydı.. Bu fotoğrafta tulum eşliğinde oynayan insanların, deplasmanda desteklemeye geldikleri takımları daha ilk yarıda 4 yemiş, maç oynanırken tribünde duyulan her iki kelimeden biri küfür ama işte tulum ve kemençe ortaya çıkınca böyle kendilerini kaybedebiliyorlar.. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek bir olaydır sanırım bu.. Karadeniz insanına bir kez daha hayran olmamı sağlamıştır bu maç..



21 Mart 2009 Cumartesi

Bursaspor 2-1 Fenerbahçe


Maçın tamamını izleyemedim.. Özetini izledim, bugünkü gazeteler baktım, o kadar.. Anladığım kadarıyla Kocaelispor maçından pek bir farkı yok.. Bu sezon da bitmiştir artık.. Mevcut kadronun kalitesizliğiyle bu sezondan umudum yoktu, sezon başında bunu söylediğimde bana "çok karamsarsın" diyenlere de ayrıca selam olsun..

Yazık tabii.. Yani başka da söylenecek bir şey yok.. Şu takıma gönül verenleri, her koşulda "Fenerbahçe" diyenleri, maddi, manevi, elinden geldiğince destek olmaya çalışanları "Fenerbahçe budur" diye kandırmak ayıptır..

Hayır yani, bu takım Fenerbahçe filan değil, ben kabul etmiyorum Uğur'lu, Selçuk'lu, Deniz'li, Wederson'lu bir Fenerbahçe'yi.. Maçın üstünden bir gün geçti, hala sinirim yatışmış değil.. Aklıma geldikçe de kontrol edemiyorum kendimi, terbiyesiz bir insan oluyorum kendi çapımda.. O yüzden kısa kesiyorum.. Allah hepimize akıl, fikir, ve sabır versin..

18 Mart 2009 Çarşamba

Sadettin Saran


Sadettin Saran Mayıs'taki kongrede aday olabileceğini açıklamış bugün.. Sadettin Saran'ın, Aziz Yıldırım'ın yerine geçmek istediği açık ve net bilinen bir şey zaten.. Adaylığını açıklaması da gayet normal bir durum bence.. Normal olmayan basının verdiği tepki.. Haberi okuduğum kaynakların hemen hepsinde "Fenerbahçe karıştı, karışacak" başlaıkları var.. Eğer karışıklıktan kasıt, kongrenin başabaş geçeceği, camianın ikiye bölüneceği ise ben buna inanmıyorum.. Zira Sadettin Saran'ın, Aziz Yıldırım'a hala rakip olabileceğine inanmıyorum.. Belki Fenerbahçe de başka bazı kulüpler gibi taraftar gruplarının elinde olsa veya bu grupların seçimlerde önemli rolü olsa, bu durum değişebilir ama mevcut şartlarla Aziz Yıldırım istediği sürece başkan olarak kalacaktır..

Sadettin Saran'ın, Fenerbahçe ile ilişkisini Cem Uzan-Galatasaray ilişkisine benzetiyorum şahsen.. Pek güvenilir gelmiyor bana.. Belki biraz ağır olabilir ama, kendi menfaatlerini Fenerbahçe'nin üstünde tutabilecek bir adammış gibi sanki.. Kısacası Fenerbahçe'nin başkanı olmasını istemem.. Zaten olması da zor ya..

17 Mart 2009 Salı

Biraz Zor Gibi Artık


Roberto Carlos, yine İspanya'da bir radyoya konuşmuş.. Zaten bir gün Marca'ya, bir gün AS'a, başka bir gün radyolara konuşuyor kendisi.. İspanya'daki gazetecilerle arası nasılsa artık, bir medya organına herhangi bir konu hakkında görüş belirtmesi, Bülent Uygun'un basın toplantısı düzenlemesi kadar olağan bir olay haline geldi bizler için..

Yine "Perez şöyle iyi, böyle güzel" kelamlarından sonra bu sefer "Perez seçilir de dön derse bunu düşünürüm" demiş kendisi.. Fenerbahçe için hala çok önemli bir oyuncu, ligin en iyi sol beki, ofansif açıdan hala standartların üstünde, tamam ama, Real Madrid zor be Carlosum..

16 Mart 2009 Pazartesi

Atılamayan İmzalar..


Tuncay ve Aurelio'nun, birer sezon arayla, bedelsiz ayrılmasından sonra çokca eleştirilmişti Fenerbahçe yönetimi.. Bence bu bir hata değildi.. Sonuçta gitmek isteyen, senden alacağının yarısına Avrupa'da oynamayı hayal eden bir futbolcuyu parayla durdurmak imkansız gibidir.. Fakat Fenerbahçe yönetimi de bunun bir hata olduğunu düşünmüş olacak ki bu sezon erkenden başladı iç transfer çalışmalarına.. Alex, Deivid ve Roberto Carlos ile sözleşme yenilendi.. Fakat iç transfer çalışmasına Ocak'ta başlasanız bile oyuncuların kafalarında başka hesaplar olunca imzalar hemen atılamayabiliyormuş.. Volkan, Lugano ve Selçuk'un imzalarının gecikmesinden anlayacağımız bu..

Lugano, sağlam ve iyi bir savunmacı.. Hatta yanındaki partnerini, Lugano'nun biraz savurgan olan futbolunu dengeleyebilecek bir şekilde seçerseniz inanılmaz sağlam, dünya çapında bir savunma hattı oluşturabilirsiniz.. Ama Lugano'nun yanındaki oyuncu, zaman zaman kendisini bile toparlamakta güçlük çeken Edu olunca, doğal olarak bu sinerjiyi oluşturamıyorsunuz.. Buna rağmen kendisi, Gökhan Gönül ile birlikte yenilgiyi kabullenmeyen, sahada her şeyini vermeye çalışan iki oyuncumuzdan biri.. Fenerbahçe'nin böyle oyunculara ihtiyacı varken, elindekini bırakmak istememesi normal.. Ama işte normal olan başka bir şey daha var; sezon sonunda sözleşmesi bitecek olan, İtalyan pasaportu bulunan Uruguay Milli Takımı stoperi, aynı zamanda kaptanına İtalya'dan bir takımın talip olması.. Hal böyleyken Lugano gitmek isterse yapılacak bir şey, suçlanacak kimse yok.. Giderse üzülürüz tabii ama eminim ki yönetim elinden geleni yapmıştır..

Volkan'a ise yıllık 3 milyon Euro'dan Panathinaikos'un talip olduğunu sadece medyadan değil, Volkan'a çok yakın bir kaynaktan da duydum.. Ama hala tam olarak inanmış değilim, böyle yüksek bir ücret önerilmesine.. Volkan'ın veya menajerinin bilinçli olarak sızdırdıkları abartılı bir haber de olabilir.. Tabii olmayabilir de.. Volkan, fizik gelişimiyle beyin gelişimi ters orantılı bir futbolcu olabilir, psikolojik sorunları da olabilir, kabul ediyorum..Fakat şu var ki; normal şartlar altında Türkiye'nin en iyi yerli kalecisidir Volkan.. Psikolojik sorunu varsa psikolojik tedavi uygularsın, kafa izni verirsin, bir kaç hafta yedek bırakırsın, ama yabancı oyuncu hakkının kalede kullanılmasına kesinlikle karşı olan biri olarak kendisiyle sözleşme yenilenmesi taraftarıyım..

Selçuk ise apayrı bir mevzuu.. Yani hala, Selçuk'un neye güvenerek işi yokuşa sürüyor olmasını anlamıyorum.. Menajerinin gazına geliyor olabilir, lakin bilmelidir ki; Fenerbahçe'den ayrılırsa sonu Serdar Kulbilge'den iyi olmayacaktır.. Bugün Volkan, Fenerbahçe'den ayrılacak olsa Beşiktaş'ın da, Galatasaray'ın da kendisine talip olacağına ne kadar eminsem, Selçuk'un da bu takımlarda kadroya giremeyeceğine o kadar eminim.. İki sezon önce yedek kulübesine girse mutlu olan bir oyuncu, hiç bir aşama kaydetmeden, bugün kulübe rest çekiyorsa o da bambaşka bir olaydır.. Aldığı paradan bir lira fazlasını vermek savurganlık olacaktır kendisi için.. Fenerbahçe'nin, yılda iki maç oynayıp kalanında saç baş yolduran oyunculara ihtiyacı olmadığı gibi, Aragones'in de pas vermeden önce, zor bir integral işlemini çözmeye yetecek kadar zaman dilimini düşünmeye harcayan bir orta saha oyuncusuna ihtiyacı yoktur diye tahmin ediyorum..

13 Mart 2009 Cuma

Fenerbahçe 1-1 Kocaelispor


Fenerbahçe'deki değişimden bahsederken, buna üç temel şeyin aynı anda gerçekleşmesinin sebep olduğunu söylemiştim..

-Semih-Güiza değişikliği
-Emre'nin artan performansı
-Oyuncuların motivasyonlarının ve isteklerinin artması

Bugün sahada Emre, sahadakilerde de hırs veya istek olmayınca Kocaelispor maçından alınan beraberlik pek de sürpriz değil bana göre..

Bir kere daha belli oldu ki, başta Uğur Boral, Kazım Kazım ve Josico olmak üzere birçok oyuncunun bu takımda yeri yok.. Fenerbahçe forması ile sahaya çıkan oyuncular bunlar olunca, bunlardan forma alamayan bir yedek kulübesinin de Fenerbahçe'ye getireceği hiçbir artı yoktur.. Trabzonspor'un yaptığına benzer bir revizyon şart.. Canları istedi mi oynayan, tek bir futbolcunun olmayışı veya kötü performansı ile dağılan bir futbolcu topluluğu Fenerbahçe'yi, Fenerbahçe'nin büyüklüğünü kaldıramaz.. Nitekim kaldıramıyor da..

Fenerbahçe'deki Değişim


Çok değil, bundan 2 hafta önce Fenerbahçe'nin ruhsuz, isteksiz, umut vaad etmeyen oyunu hepimizin içini karamsarlıkla dolduruyordu.. Üstelik bu umutsuzlar kümesi sadece bizi, taraftarı kapsamıyordu.. Kulübün bir numaralı ismi olan Aziz Yıldırım'ın, kulübün resmi dergisine, "takımın oynadığı futbolun kendilerini gelecek için umutlandırmağını" yazması, Aziz Yıldırım'ın adeta sağ kolu olan Ali Koç'un "tünelin sonunda bir ışık göremediğini" söylemesi vs.. Bunların hepsi kulüpteki karamsar havayı çok net bir biçimde gözler önüne seriyordu..

Peki ne oldu da takım, ligin dört büyükler dışındaki en sağlam iki takımıyla oynadığı üç maçı da kazandı, ligin bu en az gol yiyen takımlarına karşı üç maçta dokuz gol atmayı başardı?

Birden fazla neden ve bunların, bu sezon ilk defa bir arada gerçekleşmesi durumu var tabii ;

**Semih-Güiza değişikliği takımın hücum anlamındaki atılımında çok önemli bir yere sahip.. Şu anlaşıldı ki; Güiza da, tıpkı Kezman gibi takımın kimyasına uygun bir oyuncu değil.. Özellikle bu takımın forvet oyuncusunun partner sabitinin Alex olduğunu düşünürsek, hiç değil.. Güiza, özellikle Kadıköy'deki maçlarda top daha Lugano'nun ayağındayken rakip defansın arkasına koşmaya başlayan bir oyuncu.. Böyle olduğunda defansını geriye yaslamayan takımlara (Beşiktaş, Arsenal) karşı pozisyon bulabiliyor -atar, atamaz, o ayrı mesele-..Ama işte tıpkı Güiza'nın Fenerbahçe'ye uygun bir oyuncu olmaması gibi; Fenerbahçe de, Güiza'ya uygun bir takım değil.. Çünkü bu takım iç saha maçlarının yaklaşık yüzde 90'ını, kendilerini savunma ile kaleci arasında 10 metreden fazla alan bırakmamaya adamış takımlara karşı oynuyor.. Hal böyle olduğunda Güiza'ya arkaya koşacak alan kalmıyor, Güiza pozisyon bulamıyor, Güiza gol atamıyor..

Semih ise tam tersi bir oyuncu.. Defansın arkasına kaçmaktan çok, ceza alanı dışına çıkan, rakip defansı da peşinden çıkartan, geriden gelecek oyunculara boşluklar yaratan bir oyuncu.. Uğur Boral'ın, Alex'in, Deniz'in golleri sürpriz değil, Semih'in oynaması ile ilintili bence..

**Emre'nin performansı.. Emre, inanılmaz güzel mi oynuyor, kariyerinin en iyi performansını mı ortaya koyuyor?.. Hayır tabii ki.. Ama Emre, şu takımın oyunun iki yönünü oynayabilen belki de tek oyuncusu olduğundan, gösterdiği vasat üstü performans bile diğerlerinin yanında kendisini bir adım öne çıkarıyor, takımın genel performansına olumlu etki yapıyor.. Emre'nin iyi oyunuyla birlikta yanındakiler de rahatlıyor.. Deniz'in, Selçuk'un performansı da artıyor..

**Yazının başında da belirttiğim gibi oluşan hatta yönetim tarafından dillendirilen umutsuzluğun da bir etkisi var mı, bilmiyorum ama görülen şu ki, oyuncuların hırs ve motivasyonlarında da bariz bir artış var.. Takımın en önemli sorunu da sezon başından beri buydu..Saha içinde, teknik olarak işlerin kötü gittiği barizken buna bir de oyuncuların topa koşmaya üşenen yapıları eklenince tribünde, tv başında çıldırmamak elde değildi.. Şu son üç maçta bu sorun bir nebze olsun halledilmiş gibi.. İkinci Sivas maçında Güiza-Semih-Alex oyundayken, ileri giden Roberto Carlos'un kademesine Alex'in geldiğini görmek, bunun bariz bir kanıtı..

Fakat bu hırslanma durumu, geçici mi yoksa bu üç maçın atmosferinin getirdiği bir durum mu? O konuda kararsızım.. Kendiliğinden de oluşmuş olabilir fakat iyi atmosferlerin, Fenerbahçe takımı üzerinde olumlu bir etki yarattığı da gerçek.. Sırf bu nedenle zor fikstüre bir nebze olsun iyimser bakabiliyorum.. Ama işte "Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor deplasmanlarından istediği puanları çıkarabilir" dediğim bu takım, bir daha ki hafta Bursaspor deplasmanında hiç bir şey oynamadan üç puan da bırakabilir, ve bu beni kesinlikle şaşırtmaz..

11 Mart 2009 Çarşamba

Kısadan


Uzun bir ara vermek durumunda kaldım.. Benim yokluğumda blogu, güncellesin diye emanet ettiğim, -bir de kuzen olacak- Olvyum kişisi de tek postta kalınca blog güncellenmez oldu.. Tabii bu arada Avrupa'da, Türkiye Ligi'nde, Fenerbahçe'de bir sürü şey oldu.. Sinirlendiren, sevindiren, "oha" dedirten... Bu postla kendime göre özetimi geçeyim istedim..

*Sivasspor'dan başlayayım.. Fenerbahçe açısından bu sene en rahat olduğum maçlar, Sivasspor ile oynayacağımız maçlardı.. Rahat geçeceği konusunda kendimden emindim, fakat kendilerini bu kadar dağıtacaklarını beklemiyordum.. Zira Fenerbahçe ile oynadığı maçlardan sonra hem hem mental hem fiziksel açıdan dağılma sürecine girmiştir bence Sivasspor.. Anakaraspor karşısındaki aciz oyunları, Bülent Uygun'un ciddi psikolojik tedaviye ihtiyacı olduğunu gösteren hareketler filan.. Bu raddeden sonra Sivasspor'un toparlanabileceğini sanmıyorum, hatta bu hafta Ankaragücü deplasmanı düşüşü hızlandırabilir..

* Bülent Uygun demişken, kendisine karşı şu son bir haftaya kadar nötr kalabilmiştim.. Fakat canlı izlediğim Ankaraspor maçı "yazık adama" dedirtti bana.. Eğer rol yapmıyorsa gerçekten acınacak halde, zira son hakemle dalaşması ve yedek kulübesiyle arasındaki sorunu maç esnasında halletmeye kalkması filan normal bir insanın yapabileceği hareketler değil..


* Bir başka acıdığım adam Ersun Yanal.. Fakat bu durum, kendisinden çok sahip olduğu forvetlerden kaynaklanıyor.. Trabzonspor, Gökhan ve Umut'a rağmen hala ve ısrarla favorim.. Eğer bunların yerine son iki iç saha maçında atıyorum, mesela ligin ilk yarısında Kartalspor forvet hattını oluşturan İskender-Ümit ikilisi olsaydı, Trabzonspor şu anda 5 puan farkla liderdi..

* Bir yerde Gökdeniz'e, Alanzinho hakkındaki görüşleri sorulduğunda "Yazık olmuş.. Zenit'in Fatih için 2,5 milyon euro istediğini duymuştum.. Keşke onu alsalardı" dediğini okumuştum.. Eğer doğruysa hakikaten yazık olmuş, şampiyonluk ihtimalini en az yüzde yirmi öteleyen bir hatadır bu..


*Galatasaray, Bordeaux'yu eledi, Uefa'da yoluna devam yoluna devam ediyor.. Fakat ligde kredileri yok.. Trabzonspor, Beşiktaş veya Fenerbahçe maçında kaybedilecek puan veya puanlar şampiyonluk şansını sıfırlar.. Zaten camiada, ligden çok Uefa Kupası hedefi var..

*Galatasaray'ın Hamburg'u eleyeceğini düşünüyordum.. Taa ki Meira satılana kadar.. Tamam, inanılmaz bir performans göstermiyordu Meira ama Haldun
Üstünel'in de dediği gibi başka bir alternatifleri yok.. Semih Kaya, paf takım, genç yetenek, yeni Bülent Korkmaz, bunlar iyi güzel de, Semih'in oynayacak olmasının negatif yönlerini, Galatasaray'ın nispeten kötü takım savunmasıyla birlikte düşününce, tur ortada hatta yavaştan Hamburg'a doğru kaymış durumda..


*Beşiktaş camiasının, taraftarının, kadrosunun şampiyonluk inançları, motivasyonları filan, olması gerekenden biraz fazla gibi geliyor bana.. Yenilmesine rağmen Denizlispor karşısındaki Trabzonspor, Hacettepe karşısında kazanan Beşiktaş'tan daha bir şampiyon gibi oynuyor.. Hacettepe karşısında düştükleri haller, başka bir takım olsa normal karşılanabilir ama karşıdaki, en iyi oyuncusu Ümit Tütüncü olan bir takım olunca bu iyimserliği anlamak güçleşiyor..

*Alt sıralar Kocaelispor'un hareketlenmesiyle daha da karmaşık bir hal aldı.. Hacettepe, en umutsuz vaka.. Kocaeli'nin işi hala çok zor.. Ankaragücü ve Konya'nın düşeceğine pek inanmıyorum açıkcası.. Denizli devre arasında yaptığı transferlerle kendini biraz kurtardı, onlar da rahatladı.. Antalya veya İBB'nin üçüncü takımdan biri olacağını düşünüyorum.. Özellikle futbol camiasında belediye kulüplerine gitgide artan antipati ile İstanbul Büyükşehir Belediyespor sürpriz yapabilir..

*Şampiyonlar Ligi'nda ikinci tur eşleşmelerinin yarısı da sonuçlandı bu arada.. Bayern'in Sporting'e, Liverpool'un ise Real'e yaptıkları ayıptır.. Real Madrid forveti Higuain, Liverpool'un forvetinde Torres oynarken, Gerrard beş Madrid oyuncusuna bedelken favori Liverpool'du ama bu kadarı da fazla oldu..

*Böyleyken böyle..

*Fenerbahçe'ye ayrı post lazım..

8 Şubat 2009 Pazar

Daniel González Güiza

Kendisi İspanya milli takımına çağrılmış yine, Del Bosque tarafından.Hani bazen derler ya Alex için, Lincoln için "Niye bu adamları Brezilya milli takımına almazlar ki,gözden uzak olan gönülden de uzak olur." İşte Guiza için de düşüncem budur.Gözden uzak olduğu için alınıyor heralde hala milli takıma.İspanyadaki Guiza sanıyolar heralde!

1 Şubat 2009 Pazar

Fenerbahçe 1-1 Gaziantepspor


Son iki iç saha maçında 4 puan kaybı, buna rağmen lider ile aradaki sadece 4 puanlık fark.. İyimser bir tablo olarak gözükebilir, fakat bundan sonraki fikstür, özellikle de deplasmanlar çok zorlayacak Fenerbahçe'yi ve şu puan durumu hiç de hayra alamet değil.. Sezon başında eğer maç maç bir puan tahmini yapılsaydı, şampiyonluk hedefi göz önüne alınınca Fenrbahçe'nin şu haftada liderden 4 puan geride olmayı geçtim, en az 4 puan farkla lider olması gerekirdi..

Gaziantepspor, ligin kaliteli takımlarından biri.. Teknik, topu bilen(bu gerçekten çok önemli), ayağa pas yapabilen oyunculara sahip..Bunun yanında Deumi, Murat Ceylan, Bekir gibi rakibi sindirebilen oyuncuları var.. Bugün de orta sahada ve savunmada gayet agresif bir oyun sergilediler.. Burada kaptıkları topları takımın beyni, merkezi Tabata ile buluşturup pozisyonlar aradılar.. Aslında bayağı da buldular ama Beto biraz ağır kaldı, bazı pozisyonlar vardı ki bir iki saniye daha hızlı olabilse maçın skoru daha farklı olabilirdi.. Öte yandan Tabata gerçekten müthiş bir oyuncu.. Harika tekniğinin yanı sıra çok da hareketli.. Gaziantepspor'da bütün toplar onda buluşuyor.. O da sürekli topu istiyor, alıyor, veriyor, verkaç denemelerine giriyor.. Erman'ın golündeki asisti de mükemmeldi.. Bu performansı sonucunda, Kadıköy'de, "Alacaksın abi işte bu adamı, döktürür valla" muhabbetine konu olan 646465312. futbolcu da oldu kendisi..

Maça gitmek için evden çıkmadan biraz önce Ntv'de Loran Vayloyan, Fenerbahçe'nin maça klasik dizilimle başlayacağını, Gökhan Gönül'ün oynamasının zor olduğunu söylüyordu.. Nitekim öyle de oldu.. Beklediğimiz gibi Yasin ortada, Önder sağda çıktı.. Gökhan'ın oynayamaması, savunmada ve hücumda olmak üzere iki olumsuz sonuç ortaya çıkardı.. Birincisi, Önder'in sağa kaydırılmasıyla stopere Yasin geldi.. Biraz ağır olacak ama şu iki senede gördüğüm kadarıylaYasin pek futbol zekası olan bir oyuncu değil, bu durum heyecan ile birleşince ortaya gayet panik, ne yaptığını bilmez bir oyuncu çıkıyor.. Bu da rakip atakların olduğundan daha tehlikeli olmasına sebep oluyor.. Bugün de bu gerçekleşti..

Gökhan'ın olmamasının ikinci olumsuz etkisi ise hücumda.. Gökhan, her maç ortalama bir sağ açık kadar orta yapan ofansif bir bek ve Aragones'in sisteminde, kanatları kullanmak isteyen bir takımda oldukça önemli bir oyuncu.. Mecburiyetten oraya geçen Önder ise klasik bir stoper.. Bugün de, bunu gördük.. Bindirme yapması gereken zamanlarda bindirme yapmayan, topla buluştuğu anlarda ise topu ceza sahasına göndermekte zorlanan bir Önder vardı sahada bugün.. Bir Gökhan Gönül, sık sık açık veren Gaziantep sol tarafında çok şeyi değiştirebilirdi..

Alex, Deivid, Güiza gibi Fenerbahçe'nin hücumda umut bağladığı diğer ayaklar ise Gaziantepspor'un sert futbolu karşısında sindiler.. Bunda hakemin de payı büyük, zira Murat Ceylan'ın ilk yarıyı tek sarı kartla kapamış olması, hakem açısından büyük talihsizlik.. Bunun dışında Carlos da kötüydü.. Carlos'la ilgili dikkatimi çeken şey ise böylesi maçlardaki laubaliliği.. Bana bayağı bayağı maç seçiyor gibi geldi.. Trabzonspor maçındaki müthiş oyununu Yattara karşısındaki ciddiyetine bağlamak istemiyorum ama bugünkü oyunda yaptığı pas hatalarının çoğunun sebebinin ciddiyetsizlik olması beni korkutuyor..

Bir de Semih mevzuusu var, evet yeniden.. Sadece tek bir pozisyon anlatıyor bence Semih'i.. Bugün Güiza'ya verdiği pası atabilecek sayılı santrafor var dünyada, Türkiye'de ise bir Semih işte.. Güiza'ya da yazık, taraftar ile arasındaki uçurum her geçen gün artıyor.. Eğer bugün oyundan çıkmış olsaydı eminim ki Trabzonspor maçındaki tepkinin çok çok daha fazlasını alacaktı.. Halbuki Güiza'nın kenarda geçireceği bir kaç maç bu soğukluğun azalmasına sebep olabilir..

31 Ocak 2009 Cumartesi

Fenerbahçe -Gaziantepspor

Sivasspor'un puan kaybettiği haftada oldukça önemli bir maç Fenerbahçe için.. Eğer şampiyonluk hesapları yapılıyorsa, son Trabzonspor maçından sonra artık iç saha maçlarında puan kaybetme lüksünün kalmadığına inanıyorum.. Sezonun ikinci yarısında Fenerbahçe'yi inanılmaz zor bir fikstür bekliyor, dolayısıyla bu durumu daha da zorlaştırmamak için öncelikli hedef kalan 8 iç saha maçının tamamını kazanmak olmalı.. Ligin ilk 9 sırasında bulunan takımlardan sadece Sivasspor ve Gaziantespor maçlarını içeride oynayacağımızı da hesaba katarsak; Gaziantepspor, bu hedefe ulaşmak için aşılması gereken en önemli engellerden biri..

Gaziantespor'da yeni transfer Julio Cesar ve takımın en önemli oyuncularından biri olan Zurita bu maçta yoklar.. Ayrıca Tabata, Mehmet Yozgatlı ve Erman Özgür'ün durumları da maç saatinde belli olacakmış.. Zurita-Tabata-Erman Özgür üçlüsü ligin ilk maçında Fenerbahçe'nin mağlup olmasındaki en önemli dış etkenlerdi.. Bu oyuncuların yerini doldurabilecek bir kadro derinliği olmadığından, eğer oynayamazlarsa Gaziantepspor'un işi çok zor olacaktır..

Fenerbahçe'de ise Edu yok.. Önder Turacı gayet beğendiğim ve güvendiğim bir oyuncudur.. Edu ile arasında inanılmaz farklar olduğuna da inanmıyorum.. Bu açıdan içim rahat.. Fakat grip olan Gökhan Gönül'ün maça yetişememe durumundan bahsetmiş Ntv Spor, ki bu durumda Önder sağa, Yasin veya Can stopere geçecektir.. Fenerbahçe'nin kadro derin(siz)liğinin en acı örnekleri maalesef savunmasında.. Yasin ve Can'dan, herhangi biri oynadıkları anda sadece kendilerini değil yanındaki oyuncuyu da dağıtıyorlar.. Umarım Gökhan'ın durumu maçta oynamasına engel teşkil etmez, zira böyle bir durumda Gaziantepspor atakları, normalinden daha tehlikeli olacaktır Fenerbahçe kalesinde..

Öte yandan Semih ve Güiza'nın birlikte oynaması durumu var..Eğer Alex'e sezonun ilk maçlarında olduğu gibi bir "İniesta" görevi yüklenilmeyecekse; üç forvetli bir takım ve biraz daha taviz verilecek bir takım savunması var.. Yok, Alex'ten yine daha geride olması istenecekse, bu sefer iki forvetli bir takım ve yine taviz verilecek bir takım savunması olacaktır.. Güiza-Semih-Alex'den geriye kalan üçlüyü ise Deivid-Selçuk-Emre dolduracaktır.. Bu durumda Trabzonspor maçının ikinci yarısında olduğu gibi Emre sola kaydırılabilir.. Trabzonspor maçının ilk yarısında oyundan alınmasından sonra Bursaspor maçında da oynamayan Uğur Boral için, artık Aragones'in de sabrının tükendiğini tahmin ve umut ediyorum..

Maçın saati 17.00, hakemi ise Özgüç Türkalp, maç saatinde Şükrü Saracoğlu Stadı'nda beklenen sıcaklık ise 4 derece.. Bahar güzelliğinde bir haftanın sınavlara denk gelmesinden sonra Ocak soğuklarının bu maça denk gelmesi de Allah'ın takdiri artık.. Umarım, bu soğuk havada içimizi ısıtacak kadar güzel bir futbol olur sahada..

26 Ocak 2009 Pazartesi

Finaller


Final haftası başladı nihayetinde.. Perşembe ve cuma günü girilecek üç sınavdan dolayı çarşamba akşamı Bursaspor ile perşembe akşamı CSKA maçları yalan oldu tabii..

Semih Şentürk


"Şu takımın forveti Semih'tir abi ya"

Bir Fenerbahçe taraftarı, 25 Ocak 2009 Fenerbahçe-Trabzonspor Maçı çıkışı

Taraftarın Tepkisi Üzerine


Ceza sahasına isabetli orta sayısı Fenerbahçe adına 12, Trabzonspor adına 3.. 90 dakika içinde 12 isabetli ortanın yapıldığı ceza sahası içinde 14 milyon euroluk bir adam var.. O ortaları gol yapmak için orada.. Fakat o kadar yanlış yerlerde duruyor ki, Song ve Egemen karşısında o kadar çaresiz ki, takım arkadaşlarıyla o kadar uyumsuz ki; sezon içinde Kadıköy'deki maçlarda en alakasız anlarda bile "Güizaaaa, Güizaaaa" diye bağıran taraftardan tepkiler yükselmeye başlıyor..

Diğer tarafta, sahanın hemen kenarında ise Semih var, bizim çocuğumuz.. Taraftarın sevgilisi, hem de öyle böyle değil.. Yedek olmasına rağmen maç öncesi tribünlere çağırılan ilk oyuncu.. İkinci yarının başlamasıyla ısınmaya başlıyor.. Isınıyor, pişiyor, buharlaşıyor.. O arada sahadaki La Liga gol kralı, topların Song ve Egemen'den sekmesini bekliyor, sekmedikçe bitiyor.. Dakika olmuş 60, taraftar dayanamıyor ve en azından 25000 kişi bir ağızdan "Semih Şentürk" diye bağırmaya başlıyor.. Tam 23 dakika aralıklarla Semih'e tezahürat yapılıyor.. Taraftar Semih'i istiyor ve dakikalar geçtikçe, Trabzonspor ataklarını yoğunlaştırdıkça öfkelenenler artmaya başlıyor.. Semih oyuna 83. dakikada giriyor, oyunun bitmesine 10 dakika kala.. Semih'in yerine oyundan çıkan Güiza ve tepkiler, "yuh" sesleri.. Şimdi o yuh seslerinin Güiza için yükseldiği söyleniyor fakat bu doğru değil.. Oyundan başka bir oyuncu da çıksa aynı sesler yükselecekti.. Oradaki tepki Aragones ve yönetim içindi.. Nitekim tribünde Aragones'e gösterilen tepki Güiza'ya gösterilenin yanına bile yaklaşamaz..

Şimdi Fenerbahçe'nin transfer dönemi bitene kadar yeni bir forvet arayışı içinde olacağını söylüyor NTV Spor.. Ben istemiyorum forvet filan, dün Kadıköy'de olanların en azından yüzde doksanı da Semih dururken forvet istemiyor, adım gibi eminim buna.. Fenerbahçe taraftarı, Hüseyin'den bile top kapmaktan aciz orta sahaya adam istiyor, Selçuk'un en iyisi olduğu orta sahayla, Uğur Boral gibi, Emre gibi yalan adamlarla, Ali Bilgin, Colin Kazım, Burak Yılmaz gibi kurtarıcılarla bu takımın şampiyonluğunun mucize ile aynı anlamda olduğunu biliyor.. Fenerbahçe taraftarı, Gökhan Gönül'ler, Semih Şentürk'ler, Diego Lugano'lar istiyor.. "Kurumsallaştık, bütçeyi 10'a katladık, uçtuk, gittik" diyen bir yönetimin artık bunları görmezden gelmemesi, buna bir çözüm bulması lazım..

Bir takım sevgi pıtırcıklarının da, Van Hooijdonk'dan beri forvet gibi forvete hasret kalan Fenerbahçe taraftarının buna en çok yaklaştığı adam olan Semih Şentürk'e yapılan haksızlığa, gösterdiği tepkiyi anlamaları lazım..

24 Ocak 2009 Cumartesi

Fenerbahçe - Trabzonspor


Muhtemel ilk 11'ler şöyle;

FENERBAHÇE: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Edu, Lugano, Roberto Carlos, Deivid, Emre, Selçuk (Deniz), Uğur, Alex, Güiza

TRABZONSPOR: Sylva, Serkan Balcı, Song, Egemen, Cale, Isaac, Hüseyin, Selçuk, Colman, Yattara, Gökhan

Fenerbahçe'de, Gökhan Gönül bugünkü antrenmanı tamamlayamamış..Oynayamama durumu da var.. Fakat oynarsa, en büyük zaafı sol tarafı olan Trabzonspor karşısında Fenerbahçe'nin ataklarının çoğu Gökhan-Deivid ikilisi ile buradan gerçekleşecektir..Bunun dışında Fenerbahçe'de en önemli görev, takımın halihazırda tek çift yönlü orta saha oyuncusu olan Emre'ye düşüyor.. Sezon başından süregelen sorumluluk alma konusundaki çekingenliğini bu maçta üstünden atmalı.. Alex'in topu almak için geriye gelme durumunu minimuma indirmek için Emre'nin, gerisindeki beş oyuncu(savunma dörtlüsü ve Selçuk) ile Alex-Güiza arasındaki köprü görevini sağlıklı bir biçimde yapması lazım.. Bu durumda Fenerbahçe'nin hücum etkinliği de artacaktır..

Trabzonspor'un en önemli silahı Yattara tabii ki.. Geçen sene Kadıköy'deki maçta Carlos'un çıkmasını engellediği gibi savunmada da oldukça zor durumlarda bırakmıştı Brezilyalıyı, yine benzer sahneler yaşanacaktır.. Carlos'un önünde, sağlam olduğu sürece Wederson'un oynaması gerektiğini düşünen biriyim.. Bu akşam ise bunun muhakkak gerekli bir durum olduğunu düşünüyorum.. Tek numarası topa vurup koşarak karşısındaki beki geçmeye çalışmak olan Uğur Boral karşısında ligin en süratli oyuncularından biri olan Serkan'ın olacağını düşünürsek, buna bir de Uğur Boral'ın arkasındaki beke yardım etme konusundaki eksikliklerini eklersek, topu ayağına aldığında daha aklı başında davranan ve Carlos'u savunmada rahatlatan bir Wederson'un oynaması daha doğru olacaktır..

Tüm bunların dışında maçın Kadıköy'de oynanacak olması, Aragones'in istediği oyun anlayışını oturtmaya başlaması, Trabzonspor'un hazırlık maçlarındaki kısır futbolu, sözleşme yeniledikten sonra rahatlayan Alex gibi faktörleri göz önüne alınca Fenerbahçe'nin maçın favorisi olduğunu düşünüyorum..

Bir ayrıntı da maça gelecekler için;

Karşılaşma saatinde, Saracoğlu'nda sıcaklığın 11 derece, havanın da kapalı olacağı öngörülmüş meteoroloji tarafından..

Katherine Heigl

23 Ocak 2009 Cuma

Trabzonspor Maçı Bilet Fiyatları


Öncelikle Fenerbahçe-Trabzonspor maçının bilet fiyatları.. En ucuz bilet 66 TL ki neresinden bakarsak bakalım inanılmaz fahiş fiyatlar bunlar.. Bu bilet fiyatları sadece Trabzonspor maçına veya bu sezona özgü de değil maalesef.. Fenerbahçe yönetiminin özellikle GFB ile arasının bozulmasından sonra değişen bilet fiyatlarıyla Anadolu takımlarından biriyle oynanan normal bir lig maçında stadın dolma ihtimali de sıfıra inmiş oldu neredeyse..

Geçtiğimiz sezon, 22 Aralık'ta Kadıköy'de oynanan Trabzonspor maçının en ucuz kale arkası bileti 30 TL iken bugün 66 TL.. Bilet fiyatlarına bir sezonda yüzde yüzün üzerinde zam gelmesi dünyanın hangi ülkesinde var, onu da bilmiyorum.. Belki Zimbabwe filan.. Trabzonspor formsuzken bilet fiyatlarının normal statüde, ligde zirveye oynarken ise Şampiyonlar Ligi statüsünde belirlenmesi ise apayrı bir komedi.. Yarın öbür gün Sivasspor maçı için de aynı tarife uygulanırsa zerre şaşırmam şahsen..

Arsenal maçı ile Trabzonspor maçının bilet fiyatlarını aynı tutmak ayıptır, yazıktır, günahtır.. Soğuk bir kış günü oynanacak Trabzonspor maçı için kale arkası biletini 66 TL yapıp sonra da "Hep Destek Tam Destek", "Takımını Yalnız Bırakma" edebiyatıyla stadını dolmasını beklemek ise yüzsüzlüktür.. Şehir dışından gelen bir insanın minimum 200 lirayı gözden çıkarması gerek bu maç için.. Yönetim kurulundan hangi sivri zeka, bu kadar basit bir şeyi gözardı edip "Hadi Trabzonspor maçı için bu kadar isteyelim" diyor acaba?..

Türkiye'de, stadın doluluk oranı ile takımın performansı arasındaki pozitif korelasyonun en belirgin olduğu takım belki de Fenerbahçe.. Dolu bir Şükrü Saracoğlu, sadece o hali ve 55000 taraftarın anlık tepkileriyle bile misafir takım üzerinde doğal bir baskı unsuru iken bunu gözardı etmek de ayrı bir basiretsizlik örneği..

Şahsen bu parayı verip de bu maça gitmem.. Eğer önümüzdeki sene kombine fiyatında bir artış olursa onu da almayacağım bu sefer.. Yönetim, böyle yaparak ne istiyor, neyi amaçlıyor, bilmiyorum ama sonuçlarının Fenerbahçe ve taraftarı için pek hayırlı olduğu söylenemez..

21 Ocak 2009 Çarşamba

İbrahim Kızıl'ın Açıklamaları


Açıklamaların tamamı şurda.. Kısaca özet geçersek; "3.5 milyon dolar istedim.. Sonra 1,5'a indim, Fenerbahçe ise 500 bin dolar veriyor, vermezsen sezon sonu bedavaya alırız diyor.. Böyle şey olmaz.. Ben nereye istersem Bekir oraya gider.. Bundan sonra Bekir'i Galatasaray'a, Beşiktaş'a bedavaya veririm ama Fenerbahçe'ye vermem.."

Oyuncunun sözleşmesinin sezon sonunda bitmesine rağmen 1,5 milyon dolar istenmesine bir lafım yok.. Bekir sezon sonuna kadar Gaziantepspor'un futbolcusudur ve İbrahim Kızıl isterse 10 milyon dolar fiyat biçer oyuncusuna.. Benim takıldığım nokta İbrahim Kızıl'ın, Fenerbahçe'nin oyuncu ile sezon sonunda anlaşmak için girişimlere şimdiden başlamış olmasına vermiş olduğu tepkidir.. Dünyada geçerli olan transfer yönetmeliklerine göre " sözleşmesi sezon sonunda bitecek bir oyuncu ocak ayından itibaren istediği takım ile görüşme hakkına sahiptir.." Hani Bosman filan.. Hal böyleyken buna bu kadar dellenmenin bir alemi yok.. Ha oyuncu senin için çok önemlidir -ki öyle diyor Kızıl- yaparsın teklifini, uzatırsın oyuncunun sözleşmesini.. Sonra 500 bin dolar teklifle gelene de "hadi canım git bi çay koy sen" dersin.. Bu kadar basittir yani..

"Ben nereye istersem oraya gider" ne demektir bir kere? Mafya mısın sen? Bekir, senin istediğin kulübe gitmek istemezse ne yaparsın? Bakkal zihniyetiyle nasıl kulüp yönetirsin? Birisinin tek tek bu soruları sorması lazım bu adama..

"Bekir'i Galatasaray'a,, Beşiktaş'a bedavaya veririm, Fenerbahçe'ye vermem" e değinmiyorum bile.. Neresinden tutsan elinde kalır..

Not: Bu arada Fenerbahçe'den de bir açıklama gelmiş..

Uğur Gürsoy # 3

20 Ocak 2009 Salı

İbrahimovic vs. Bologna



Serie A'da 2008 yılının en iyi golü..

Serie A 2008 Oskarları

İtalya'nın En İyisi İbra


İtalya'da, ligde oynayan oyuncuların oylarıyla seçilen "Yılın Futbolcusu" ödülünü beklenildiği gibi İbrahimovic almış.. Ödül kazanan oyuncular da şöyle;

En iyi oyuncu: Zlatan Ibrahimovic (Inter)
En iyi İtalyan oyuncu: Alessandro Del Piero (Juventus)
En iyi yabancı oyuncu: Zlatan Ibrahimovic (Inter)
En iyi genç oyuncu: Marek Hamsik (Napoli)
En iyi kaleci Gigi Buffon (Juventus)
En iyi savunma: Giorgio Chiellini (Juventus)
En iyi teknik direktör: Cesare Prandelli (Fiorentina)
En iyi hakem: Roberto Rosetti
2008 yılının en iyi golü: Zlatan Ibrahimovic (Inter)

19 Ocak 2009 Pazartesi

Julio Cesar Santos Correa


Gaziantepspor'un yeni transferi, 30 yaşındaki Brezilyalı stoper.. Kariyerindeki takımlar, Club Deportivo Marathon, Real Valladolid, Real Madrid, Milan, Real Sociedad, Benfica, Austria Wien, Bolton Wanderers, Tigres, Olympiacos, Dinamo Bükreş.. Gaziantespor bu sene akıllı işler yapıyor.. Eğer sakatlığı veya başka bir sorunu yoksa; 30 yaşında, böylesine kariyeri olan bir oyuncuyu Gaziantepspor'a getirmek, şu aşamada önemli bir iştir.. Bu transferden sonra Bekir'in Fenerbahçe'ye transfer olasılığı da yükselmiştir bana göre..

Sociedad'ı görünce aklıma geldi; acaba eski takım arkadaşı Tayfun Korkut'tan oyuncu hakkında görüş almak isteyen Antepli yerel bir gazeteci var mıdır şu anda?

Not: Fotoğraf, Dinamo Bükreş ile sözleşme imzalarken çekilmiştir..

Milan 1-0 Fiorentina

Alex le Sonsuza


Resmi site henüz doğrulamasa da kaynak NTV Spor.. Alex 2+1 yıllık imzalamış, Carlos'un da sözleşmesindeki 1 yıllık opsiyon kullanılmış.. Fenerbahçe tarihinin en çok gol atan yabancı futbolcusu olan Alex'i geldiğinden beri bir forvet oyuncusu olarak kabul eden, "Alex gitsin çift yönlü orta saha alınsın" diyenlere karşılık "Alex kalsın, çift yönlü orta saha alınsın" görüşünü savunan, kadrosunda Semih, Alex, İlhan Parlak olan bir takımın, bir forvet oyuncusuna 14 milyon euro harcamasına karşı çıkan ben, bu imzaya sevindim açıkcası..

17 Ocak 2009 Cumartesi

16 Ocak 2009 Cuma

İbisevic Sezonu Kapattı


İkinci ligden yeni çıkmasına rağmen ligin köklü ekiplerine kafa tutan, Bundesliga liderliğine oturan, sistemli, planlı bir çalışmanın ürünü olan kasaba takımı Hoffenheim ve onun genç, gelecek vaadeden kadrosunun en önemli parçalarından biri olan, efsane Gerd Müller tarafından övgüye mazhar olunan Boşnak golcüsü Vedad İbisevic.. Bu masalsı birliktelik, İbisevic'in geçtiğimiz gün oynanan hazırlık maçında sakatlanması ile sezon sonuna kadar sekteye uğradı maalesef..

Oldukça üzücü bir haber tabii, hem İbisevic, hem Hoffenheim, hem de uzaktan uzağa bu takımı destekleyen benim gibi uluslararası hayranları için.. Bu sakatlık takımı olumsuz bir biçimde etkileyecektir muhakkak.. Bu olumsuz etkinin minimuma indirilmesi için transfer çalışmaları da başlamış.. Ralf Rangnick de bunu resmen doğruladı..Adaylar ise Theofanis Gekas, Boubacar Sanogo, Mahir Sağlık, Nelson Valdez, Mike Hanke ve Eren Derdiyok..

Yannick Kamanan


Sivasspor'un yeni transferi.. 27 yaşında, Fransız, santrafor.. Fransa, Belçika, İsviçre, İsrail.. Çalkantılı bir kariyeri var.. Son olarak Maccabi Tel Aviv'de iki sezonda 45 maçta 15 golü var.. Gollerin bir kısmını buradan görebilirsiniz.. Videodan da anlaşılabileceği üzere defansın arkasına iyi sarkan, hızlı ve atletik bir eleman kendisi.. Sivasspor ile 2,5 senelik sözleşme imzalamış.. Bülent Uygun'un yaptığı transferlere çok güveniyorum şahsen.. Eğer sisteme de uyum sağlarsa Mehmet Yıldız ile müthiş bir ikili oluşturabilirler ikinci yarı..

14 Ocak 2009 Çarşamba

Uğur Gürsoy # 2

Kris Boyd


Tam anlamıyla hayvani bir istatistiği var bu elemanın SPL'de, özellikle de Rangers'da.. Kilmarnock gibi İskoçya Ligi'nde "eh işte" denilebilecek bir takımda oynanan 153 maç ve atılan 64 gol ve ardından Rangers transferi, 96 maç 70 gol, yaşı ise henüz 25.. Bu sezon ise 19 maçta attığı 18 golle gol krallığı sıralamasında Giorgios Samaras'ın tam 6 gol önünde lider.. Geçtiğimiz 3 sezonun ikisinde de gol kralı.. Henrik Larsson'dan sonra ligin en formda, en istikrarlı ve en golcü futbolcusu..

Şimdi bütün bunlar ortadayken bu elemana sadece Birmingham'ın sadece 3 milyon pound gibi bir ücretle talip olmasını, Türk takımları her transfer döneminde forvet, forvet diye yırtınırken bu elemanın hiçbir şekilde gündeme gelmemesini, ben anlamıyorum şahsen..

13 Ocak 2009 Salı

248 Milyon €



Xavi Hernandez: 38 Milyon €
Fernando Torres: 40 Milyon €
Cristiano Ronaldo: 60 Milyon €
Lionel Messi: 55 Milyon €
Kaka Leite: 55 Milyon €

Popüler "bonservis belirleme sitesi" Transfermarkt'a göre bu beş arkadaşın toplam bedeli budur.. Kimsenin "yan yana oynarlar mı" sorunsalını aklına getireceğini sanmıyorum..

Bir de acaba, Ronaldo'yu sevmediğimden mi bana öyle geliyor, yoksa bu adam hakikaten mi denyo?

11 Ocak 2009 Pazar

Roma 2-2 Milan

Roma 2-2 Milan


Maç öncesinde, "iki tarafa da maç oynanmadan birer puan verilecek" dense kabul etmeyecek olan Ancelotti'ydi.. Nitekim Pato-Kaka-Ronaldinho üçlüsüne ilaveten Beckham'ı da sahaya sürmüştü.. Böyle olunca Beckham, biraz Gattusoculuk oynamak zorunda kaldı ve özellikle Roma öne geçene kadar defansif tarafı ağır basan bir görev üstlendi.. Milan'ın ilk yarıda topla çok oynamak istemesi kadro yapısına da bakıldığında doğaldı ama çok yavaş kaldılar ve biraz fazla hazırlık pası yaptılar.. Ceza sahasına geldiklerinde ise Mexes ve Juan ikilisi karşıladı onları.. Bu maçta özellikle Juan'a hayran kaldığımı belirteyim.. Müthiş bir konsantrasyonla oynadı..


Roma ise biraz Totti'siz, bilhassa da Panucci'siz olmanın sıkıntısını çekti bu akşam.. Nitekim Panucci'nin yokluğunda Cassetti pek bir etkisizdi.. Neden Cicinho'yu tercih etmez Spalletti?.. O nu da pek anlamıyorum.. Totti olmadığında ise bariz bir yaratıcı oyuncu eksikliği yaşıyorlar.. Baptista da kaliteli bir oyuncu evet, ama gerektiğinde oyunun temposunu ayarlayabilecek bir oyuncu olmaktan çok uzaktı.. Vucinic ise çok kaliteli bir golcü gerçekten, fırsatçı, golü koklayan, nerede duracağını bilen bir adam.. Özellikle ikinci golünde bu bariz biçimde görüldü.. Sanki o topun oraya geleceğini biliyormuşcasına, ofsayta dikkat ederek arkada kendini unutturması ve topu ölü noktaya göndermesi usta golcü işiydi..

Pato'nun golü de gecenin en güzel birkaç hareketinin oluşturduğu bir kombinasyondu.. Topu aldıktan sonra Mexes'i müthiş hızıyla safdışı bırakması ve o hızın akabinde çok akıllıca bir vuruşla topu Doni'nin üstünden bırakması... Yaşına göre biraz fazla soğukkanlı bir vuruştu sanki..



Maçın hakkı beraberlikti, öyle de oldu.. Milan, İnter ile olan puan farkını yediye indirme şansını şimdilik kaybetti.. İnter ile puan farkını dörde indirdiler.. İnter'in puan kaybettiği haftada en karlı takım Del Piero'nun alışılageldik frikiklerinden biriyle Siena'yı geçen Juventus oldu..

Cobie Smulders

9 Ocak 2009 Cuma

Selçuk Dereli Fenerbahçe Maçında


Cüneyt Çakır'ın Bursaspor maçına atanmasından sonra bugün de, Tokatspor-Fenerbahçe maçını Selçuk Dereli'nin yöneteceği açıklandı.. Fenerbahçe'nin, son olarak Türkiye Kupası Yarı Finalinde oynadığı Beşiktaş maçını yönetmişti, takvimler 26 Nisan 2007'yi gösterirken.. En yakın zamanda Kadıköy'e de gelmesi dileğiyle..

"Selçuk gol gol gol"

Yusuf Şimşek Beşiktaş'ta


Bursaspor'dan ayrılacağına kesin gözüyle bakıyordum da Beşiktaş'a geleceği -tabii ki- aklımın ucundan bile geçmemişti.. Mustafa Denizli'nin sevdiği bir adamdır Yusuf.. Bu transfer ile birlikte Mustafa Denizli'nin Fenerbahçe dönemindeki Yusuf'lu, Serhat'lı, Anderson'lu, Rapaiç'li, Revivo'lu 11'leri düşününce Beşiktaş'ı curcunalı bir ikinci devrenin beklediğini söyleyebilirim..

Öte yandan Bursaspor yılın en başarılı transferini yapmıştır.. Artık takımda kalmak istemeyen bir Yusuf'a karşı para+Aydın Karabulut+Tuna Üzümcü sadece FM serilerinde ve Yıldırım Demirören yönetimlerinde görülebilecek bir olay..

Hayırlısı olsun tabii, ne diyelim..

Katie Smith


Fenerbahçe, sezonun transfer bombasını patlatmış.. Son olimpiyat şampiyonu ABD Milli Takımının kaptanı, geçtiğimiz sezon WNBA şampiyonu olan Detroit Shock takımının yıldızı, 2008 WNBA Finaller MVP'si Katie Smith artık Fenerbahçe forması giyecek.. Oyuncunun kariyeri, tanınmışlığı ve yaşı(34) itibariyle biraz Roberto Carlos transferine benzetilebilir..

Belki taraftarın gönlünde Cappie Pondexter'ın bulunduğun yere gelemeyebilir ama onun verdiği istatistiki katkıları verebilir.. Özellikle Euroleague maçlarında rakipler üzerinde çok büyük baskı oluşturacaktır bu isim..

İzlemek için sabırsızlanıyoruz.. Caferağa'daki ilk maç 27 ocak saat 19.30'da Lotos Gdynia ile..

7 Ocak 2009 Çarşamba

Refleks


Beşiktaş taraftarının Gaziantep Büyükşehir Belediyespor maçında Lig Tv'ye karşı gerçekleştirdiği protestoya kulüpten resmi destek de gelmiş.. Protestonun, haksızlıklara karşı adalet duygusu sarsılmış olan taraftarın bir refleksi olduğundan bahsedilmiş, taraftardan küfür konusunda hassasiyet göstermesi istenmiş falan filan..

Tribün tepkilerine bu kadar duyarlı Beşiktaş yönetimi, neredeyse her kötü sonuçta duyulan "yönetim istifa" ve "yeter yıldırım demirören" tezahüratlarına nasıl bu kadar duyarsız kalır?.. Orası ayrı bir merak konusu..

Uğur Gürsoy

6 Ocak 2009 Salı

Jermain Defoe Tekrar Tottenham'da


Beklenen bir transferdi, bugün resmen açıklandı.. Harry Redknapp'ın favori oyuncularından birisidir Defoe, belli bir standartı vardır ve bu standartının altına pek düşmez.. Sezonun kalan kısmında takıma ciddi katkı sağlayacağı kesin.. Pavlyuchenko'nun performansına da olumlu etki yapacaktır ki bana göre bu transferi asıl önemli kılan etken de bu..

Bir de işin mali boyutu var ki burası, Tottenham açısından biraz sıkıntılı.. Bu transferle geçtiğimiz sezonun ortasında 7.5 milyon pound'a sattıkları bir oyuncuyu şimdi 15 milyon pound'a geri almış oldular.. Böylece bu işten en karlı çıkan taraf da Portsmouth oldu tabii..

Resmi site açıklamasına göre bu akşam Burnley ile oynanacak maçtan önce tekrar White Hart Lane çimlerine çıkıp taraftarlara "hoşbulduk" diyecekmiş kendisi..

5 Ocak 2009 Pazartesi

Abdülkadir Ve Gökhan Fenerbahçe'de



Fenerbahçe resmi sitesi de doğrulamış.. Abdülkadir Kayalı ve Gökhan Emreciksin Fenerbahçe'de.. İkisiyle de 4,5 yıllık sözleşme imzalanmış.. Gökhan, iki sezondur belirgin bir çıkış içerisinde.. Ankaragücü'nün atak organizasyonlarının çoğunda kendisinin payı var.. Sağ kanadın yanı sıra orta sahanın ortasında da oynayabiliyor.. Kendisinin gelmesiyle özellikle Ali Bilgin ve Burak Yılmaz'ın forma bulma şansları bayağı bir azaldı bence..

Abdülkadir için ise ayrı bir paragraf açmak lazım.. Geçtiğimiz sezon Antalya'da düzenlenen U-17 şampiyonasının en değerli oyuncusu seçilmişti.. Orada izlediğim kadarıyla çift yönlü oyunu çok iyi oynayabilen, soğukkanlı bir futbolcu.. Manchester City denemelerine katılıp teklif alması, Chelsea ve Arsenal'in takibinde bir oyuncu olması bile kalitesini göstermesi için önemli etkenler..

Bir de şimdiden yükselmeye başlayan "Fenerbahçe'de harcanacak" sözlerinin tamamen ön yargılı, hiç bir temele dayanmayan haykırışlar olduğunu da belirteyim.. Zira bu düşünceye temel olarak "Olcan, İlhan Parlak, Can Arat" diyenler nedense Tuncay, Semih ve Gökhan Gönül'ü görmezden geliyorlar..

Ayrıca yeterli kalitede bir oyuncunun kendine her zaman kadroda yer bulabileceğine inanıyorum.. Yani, antremanlarda süper performans gösterecek bir Abdülkadir'e, "senin yaşın küçük daha koçum" diyebilecek bir Aragones tahayyül edemiyorum.. Eğer potansiyelini rahat rahat ortaya koyabilirse kesinlikle bir kaç ay içinda takımın bankosu olacaktır..

Hayırlısı olsun..

Real Madrid 1-0 Villareal

4 Ocak 2009 Pazar

Alyson Hannigan

Real Madrid 1-0 Villareal


Real Madrid için kolay sayılabilecek bir maç oldu.. Fazla sıkmadılar kendilerini, sıkmalarına neden olacak bir takım da yoktu aslında karşılarında.. Villareal'in orta sahası fazla yavaş, forveti ise fazla zayıf kaldı.. Özellikle ilk yarıda Villareal'den bir oyuncu bile kendi etrafında dönmeden pas veremedi, geç de olsa yerini bulan paslarında ise Cannavaro ve Pepe, Rossi-Nihat ikilisine adım attırmadılar..


Robben'in golü oldukça klastı.. Fakat göstere göstere o vuruşu yapacağı belliyken Villareal savunmasının bu kadar kolay vurdurması kabul edilebilir değildi.. Golden hemen sonra Pires'in kaçırdığı bir pozisyon ve ikinci yarıda Rossi'nin kafa vuruşu dışında akılda kalan pozisyonu yoktu Villareal'in.. Bunun karşılığında Sneijder biraz gününde olsa maç daha farklı olabilirdi..


Real Madrid'de yeni transferler de ilk kez Bernabeu'ya çıktılar.. Huntelaar etkisizdi ilk maçında, biraz da heyecanlı gözüktü.. Kaçırdığı golde sanırım o bile ofsayt sandı.. Topu kontrol ettikten sonra yavaş kaldı.. Bu arada pozisyondan önceki 30 saniyede savunma oyuncusu(!) diye geçinen Sergio Ramos'un iki tane üst üste 40 metrelik nokta paslar yaptığını parantez içinde belirtelim.. Diğer transfer Lassana Diarra ise Real'in orta sahasına dinamizm getirmiş, savunmada ve hücumda a kalite bir oyuncu.. Zaten oyundan çıkarken Huntelaar'ın alamadığı alkışları alması da Bernabeu ahalisinin kendisini çabuk benimseyeceğini gösterdi..