13 Mart 2009 Cuma

Fenerbahçe'deki Değişim


Çok değil, bundan 2 hafta önce Fenerbahçe'nin ruhsuz, isteksiz, umut vaad etmeyen oyunu hepimizin içini karamsarlıkla dolduruyordu.. Üstelik bu umutsuzlar kümesi sadece bizi, taraftarı kapsamıyordu.. Kulübün bir numaralı ismi olan Aziz Yıldırım'ın, kulübün resmi dergisine, "takımın oynadığı futbolun kendilerini gelecek için umutlandırmağını" yazması, Aziz Yıldırım'ın adeta sağ kolu olan Ali Koç'un "tünelin sonunda bir ışık göremediğini" söylemesi vs.. Bunların hepsi kulüpteki karamsar havayı çok net bir biçimde gözler önüne seriyordu..

Peki ne oldu da takım, ligin dört büyükler dışındaki en sağlam iki takımıyla oynadığı üç maçı da kazandı, ligin bu en az gol yiyen takımlarına karşı üç maçta dokuz gol atmayı başardı?

Birden fazla neden ve bunların, bu sezon ilk defa bir arada gerçekleşmesi durumu var tabii ;

**Semih-Güiza değişikliği takımın hücum anlamındaki atılımında çok önemli bir yere sahip.. Şu anlaşıldı ki; Güiza da, tıpkı Kezman gibi takımın kimyasına uygun bir oyuncu değil.. Özellikle bu takımın forvet oyuncusunun partner sabitinin Alex olduğunu düşünürsek, hiç değil.. Güiza, özellikle Kadıköy'deki maçlarda top daha Lugano'nun ayağındayken rakip defansın arkasına koşmaya başlayan bir oyuncu.. Böyle olduğunda defansını geriye yaslamayan takımlara (Beşiktaş, Arsenal) karşı pozisyon bulabiliyor -atar, atamaz, o ayrı mesele-..Ama işte tıpkı Güiza'nın Fenerbahçe'ye uygun bir oyuncu olmaması gibi; Fenerbahçe de, Güiza'ya uygun bir takım değil.. Çünkü bu takım iç saha maçlarının yaklaşık yüzde 90'ını, kendilerini savunma ile kaleci arasında 10 metreden fazla alan bırakmamaya adamış takımlara karşı oynuyor.. Hal böyle olduğunda Güiza'ya arkaya koşacak alan kalmıyor, Güiza pozisyon bulamıyor, Güiza gol atamıyor..

Semih ise tam tersi bir oyuncu.. Defansın arkasına kaçmaktan çok, ceza alanı dışına çıkan, rakip defansı da peşinden çıkartan, geriden gelecek oyunculara boşluklar yaratan bir oyuncu.. Uğur Boral'ın, Alex'in, Deniz'in golleri sürpriz değil, Semih'in oynaması ile ilintili bence..

**Emre'nin performansı.. Emre, inanılmaz güzel mi oynuyor, kariyerinin en iyi performansını mı ortaya koyuyor?.. Hayır tabii ki.. Ama Emre, şu takımın oyunun iki yönünü oynayabilen belki de tek oyuncusu olduğundan, gösterdiği vasat üstü performans bile diğerlerinin yanında kendisini bir adım öne çıkarıyor, takımın genel performansına olumlu etki yapıyor.. Emre'nin iyi oyunuyla birlikta yanındakiler de rahatlıyor.. Deniz'in, Selçuk'un performansı da artıyor..

**Yazının başında da belirttiğim gibi oluşan hatta yönetim tarafından dillendirilen umutsuzluğun da bir etkisi var mı, bilmiyorum ama görülen şu ki, oyuncuların hırs ve motivasyonlarında da bariz bir artış var.. Takımın en önemli sorunu da sezon başından beri buydu..Saha içinde, teknik olarak işlerin kötü gittiği barizken buna bir de oyuncuların topa koşmaya üşenen yapıları eklenince tribünde, tv başında çıldırmamak elde değildi.. Şu son üç maçta bu sorun bir nebze olsun halledilmiş gibi.. İkinci Sivas maçında Güiza-Semih-Alex oyundayken, ileri giden Roberto Carlos'un kademesine Alex'in geldiğini görmek, bunun bariz bir kanıtı..

Fakat bu hırslanma durumu, geçici mi yoksa bu üç maçın atmosferinin getirdiği bir durum mu? O konuda kararsızım.. Kendiliğinden de oluşmuş olabilir fakat iyi atmosferlerin, Fenerbahçe takımı üzerinde olumlu bir etki yarattığı da gerçek.. Sırf bu nedenle zor fikstüre bir nebze olsun iyimser bakabiliyorum.. Ama işte "Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor deplasmanlarından istediği puanları çıkarabilir" dediğim bu takım, bir daha ki hafta Bursaspor deplasmanında hiç bir şey oynamadan üç puan da bırakabilir, ve bu beni kesinlikle şaşırtmaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder